Şunun için etiket arşivi: kayıp

Bir İmgeye Tutulmak ya da Rüyaya Tutunmak: Inception 

‘Rüyaların yapıldığı maddeden yapılmayız biz ve uykuyla çevrilidir küçücük hayatımız’
W. Shakespeare

 

İyi filmler sadece bir senaryonun ekranda canlandırıldığı yapıtlar değillerdir. İyi bir film izleyiciye bir bakış açısı ile baş başa kalmasını sağlarken aynı zamanda izleyicinin kendi düşlemlerinin de bir başka düşlem ile, eserin yaratıcısının düşlemiyle kesişmesine vesile olur. Christopher Nolan’ın Inception (2010) filminin gösterime girmesinden kısa bir süre sonra kült filmler arasında yer etmesi fantastik özellikleriyle izleyiciyi hemencecik öyküsünün içine çekebilecek güçte olmasından kaynaklanıyor. Eşini kaybetmiş acılı bir adamın çocuklarına kavuşabilmek için verdiği mücadele film boyunca ancak rüyalarda yaşanabilecek aksiyonlu sahnelerde cereyan eder. Filmin öyküsü Cobb’un (Leonardo Di Caprio) asistanı ile birlikte zengin kişiler için para karşılığında çeşitli üst düzey görevler yapmasıyla başlar. Ona bu rüyalardan düşünce çalma görevlerini (extraction) ayarlayan Japon iş adamı Saito bir gün ona çok riskli olan ama aynı zamanda oldukça cazip olan bir teklif sunar. Eşini öldürmekten dolayı suçlandığı için Amerika’ya dönemeyen ve çocuklarını bir süredir göremeyen Cobb’un hayatının kurtulması bu göreve bağlıdır. Fakat Saito bu kez ona fikir çalma görevi değil Robert Fisher adlı bir milyarderin rüyasına girerek onun zihnine bir fikir aşılama (inception) görevi verir. Bu görev karşılığında Cobb Saito’nun tek bir telefon görüşmesi yapmasıyla Amerika’ya dönebilecek ve ceza almadan çocuklarına kavuşabilecektir. Çocuklarına kavuştuğu son sahneye kadar Cobb’un bu son derece tehlikeli görevde yaşadıklarına tanık oluruz. Fakat filmin sonunda Cobb’un çocuklarına kavuştuğu düzlemin gerçeklik düzlemi olup olmadığı muallakta kalır. Zira, filmin sonuna doğru tüm ekibin bir uçak içinde gözlerini açtığı sahne ve sonrasında olanlar izleyiciye bu düzlemin de, yani Cobb’un eve dönüp çocuklarının yüzüne bakamadığı sahnenin de bir rüya düzlemi olabileceğini düşündürür. Belki de film boyunca tüm olup bitenlerin esas amacı Cobb’un ceza almadan çocuklarına kavuşması değil eşinin ölümünden (intihar) kendini sorumlu tutan ve eşinin rüyadaki imgesine tutulmuş olan Cobb’un kendi kaybı ile yüzleşmesinin sağlanmasıdır. Devamını Oku

Çocuk Pozu (Pozitia Copilului) Romanya’da yaşayan üst sosyoekonomik sınıfa mensup bir erkeğin on dört yaşındaki yoksul bir çocuğa arabasıyla çarparak ölümüne yol açması sonrasında yaşananları konu alır. Failin annesi faili yani oğlunu cezadan kurtarmak için film boyunca kendini paralarcasına çabalar. Sınıfsal farklılığın, hukuk karşısında avantaj sağlamaktan da öte, yargının işlevini geçersiz kılıp kılmayacağı filmin ana temalarından biridir.Fakat filme gerilim tonu veren esas konu baskın karakterli bir anne ile onun edilgen erkek çocuğu arasındaki çetrefilli ilişkidir. Filmi izlerken ülkemiz için hiç de yabancı olmayan bu ilişki formatı üzerinden, bir yandan büyümesine izin verilmemiş bir erkeğin kendi kabahatinin sonuçları ile yüzleşmesine, bir yandan da oldukça varlıklı olan annesinin kendi zayıflığını nasıl zorunlu biçimde kabullendiğine tanık oluruz. Diyebiliriz ki, Çocuk Pozu oğlunun üzerine titreyen ve onun için her türlü fedakarlığı ve ahlaki ihlali yapabilecek bir kadının kendi sınırlarını kabullenmesinin ve bir başka ailenin kaybı dolayısıyla kendi kaybının acısını yaşamasının öyküsüdür. Bu kayıp onun oğlu ile artık iç içe olmadığı gerçeği ile ilişkilidir ve idrak edilmesi zor olduğundan anne için oldukça gecikmiş zamana denk gelir. Devamını Oku